11 Aralık 2009 Cuma

Sadece Kalbim Ağrıyor

Anlatılamaz bir aşktı onu ki çoğuna göre de anlaşılamaz. Onu gördüğünde dili lal oluyordu, yanıyordu yüreği. Bir tek söz çıksa dudaklarının arasından gerisi gelirdi elbet ama mühürleniyordu dudakları Süleyman’ın emriyle. Her gece açıp yüreğinin penceresini gök kubbenin altında tek tek sayıyordu yıldızları acaba kaç dilek tutmam gerek diye. Hani bir dilek kabul olacak bilse indirirdi semadaki tüm yıldızları ayaklarının dibine.

Bir gece yine sayarken yıldızları, içlerinden biri dayanamadı bu mecnun haline. Süzüldü gecenin karanlığından bilinmezler labirentine. Hadi dedi sanki sana fırsat aç yüreğini sonuna kadar. Karar verdi o gece sabah kıza açılacaktı. Kirpikleri birbirini hiç görmediler o gece sabaha kadar. Sabah en sevdiği kıyafetlerini özenle seçti dolaptan, heyecandan dişlerini üç kere fırçaladı onar dakika aralıklarla. Bir saate yakın aynanın karşısında saçları ile uğraştı. Ayakkabılarını boyadı aylar sonra ilk defa. Kızın ders saatine üç saat vardı kantine vardığında. Yüreği sığmamıştı dört duvar iki çerçeve evinin içine. Bir kardiyolog değdirse neşteri göğsüne açmasına gerek yok kalbi gelecekti eline. Üç saat üç ömür gibi geçti kantinde. Nihayet ders saati yaklaşmıştı. Genellikle derse yarım saat kala gelirdi kız kantine. Kırk beş dakika vardı dersin başlamasına gözü saatten kapıya yöneldiğinde. Onu gördü kapıdan içeri girerken kolunda bir erkekle. O an zaman durdu küstü yelkovan akrebe. 16.15.00 ve bir ömür öyle kaldı saat. Hayli neşeliydiler kantine girerken hemen arka masasına oturdular tek boş yer orası diye. Ne kadar orada kaldığını bilmiyor kantin çalışanlarından biri gelip “ abi herkes gitti kapatacağız kantini” demesiyle kendine geldi. “ Kusura bakma rahatsız ediyorum ama saatlerdir kıpırtısız burada oturuyorsun. Yok değil mi bir şeyin.” Yok dedi kardeş sadece kalbim ağrıyor SADECE KALBİM.

^^Hüseyin Yılmaz^^

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder